Gazetecilik, toplumda önemli bir rol oynayan meslek dalı olmasına rağmen, geçmişten günümüze basın özgürlüğü konusu her zaman tartışmalı bir konu olarak gündemde kaldı. Bizler de Kent Haber Ekibi olarak 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Bingöl'ün önde gelen gazetecileriyle sektördeki gelişmeleri ve basın özgürlüğünü konuştuk.
Konuya ilişkin görüştüğümüz gazeteciler, mesleklerini icra ederken karşılaştıkları zorlukları ve toplumun bilinçlenmesi adına gazetecilere düşen sorumlulukları vurguladılar. Ayrıca, Bingöl’de basın özgürlüğüne dair yaşanan sıkıntılar, sansür ve baskı gibi konular da ele alındı.
İşte gazetecilerin gözüyle Bingöl’de basın özgürlüğü ve mesleki süreçler…
ABDULLAH ÇELİK
Bingöl'ün köklü geçmişine sahip, deneyimli gazetecisi Abdullah Çelik, mesleğe 1992 yılında gazete dağıtıcılığı ile adım attı. 2003 yılına kadar farklı gazete ve ajanslarda Bingöl muhabirliğini yapan Çelik, 2004 yılında ajanslarda görüntülü haber departmanlarının açılmasıyla birlikte, sadece Anadolu Ajansı'nda yurt muhabirliği görevini yaptı. 2007 yılında, 4 gazeteci arkadaşıyla bir araya gelerek "Bingöl Olay Gazetesi’ni çıkardı. 2020 yılında Anadolu Ajansı'ndan zorunlu emekliye sevk edilen Abdullah Çelik, Bingöl Net haber sitesinde mesleğini sürdürüyor.
“Gazetecilik Mesleğini İcra Edenler Değil, Patronlar Ziyaret Ediliyor”
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nün önemini sorgulayan Çelik: “10 Ocak Günü sadece Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Çok önemli bir gün olduğunu düşünmüyorum. Sadece mesajlarla ve medya kuruluşları ziyaretiyle geçiştiriliyor. Gazetecilik mesleğini icra edenler değil, patronlar ziyaret ediliyor. Bilindiği gibi 10 Ocak çalışan gazetecilerin patronları karşısında elde ettikleri kazanımları temsil ediyor. Bu nedenle eskiden bayram gibi kutlanırmış.” İfadelerine yer verdi.
“Basın özgürlüğü diye bir şey var” diyen Çelik, konuya dair çarpıcı bir perspektif sunuyor. Çelik, özgürlüğün sınırlarını işaret ederken, gazetecinin kendi kurumunun hedeflerini gözetmek zorunda olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
"Basın özgürlüğü diye bir şey var. Çalışırken bazı arkadaşlarımız bize 'özgür basın' diye hitap ederdi. Bana göre buradaki özgür ifadesi gazetecinin kendisine tanınan serbestliktir. Mesleği ile ilgili serbestlik değildirler. Mesela gazeteci, ücretsiz seyahat eder, bazı kamusal alanlardan yararlanır, maç, konser, tiyatro ve toplantılara özgürce girer, ama haberini özgürce yazamaz. Çünkü her basın kurumunun bir amacı vardır ve çalışan gazeteci de bu kurumun haklarını gözetmek zorundadır.”
Her Medya Grubunun Tarafı, Kendi Tarafıdır!
Gazeteci Abdullah Çelik, günümüzde tarafsız gazeteciliğin maalesef var olmadığını belirtiyor. Kendi ifadesiyle, medya sahnesinde "sizin medya, bizim medya ve öteki medya" şeklinde üç ayrı kamp bulunduğunu vurgulayan Çelik: “Her medya grubunun tarafı, kendi tarafıdır. Basın meslek ilkeleri diye bir terim var. Hemen her gazetenin künyesinde yer alır. “Gazetemiz basın meslek ilkelerine uyar”. O öyle değildir. Her gazetenin kendi yayın ilkeleri vardır. İşine geleni yazar, gelmeyeni görmezden gelir. Bu durumda muhabir sadece üzülür. Çünkü ekmek kapısını kapatmak istemez" dedi.
Basın özgürlüğü konusunda, Bingöl medyasını genel Türkiye medyasından ayırmak zor olduğunu dile getiren Çelik, yerel medyanın daha az özgür olduğunu söylüyor. Bu durumu, muhabirlere ulaşmanın daha kolay olmasıyla açıklıyor.
HÂKİM BAYRAKTAR
Bingöl'de uzun yıllar basın sektöründe emek vermiş ve çeşitli görevlerde bulunmuş gazeteci Hâkim Bayraktar, 1998 yılında gazetecilik kariyerine dağıtım ve muhabirlik görevleriyle başladı. Bingöl Gazetesi muhabirliği ve Kent Haber Gazetesi'nin kurucu ortağı ve Yazı İşleri Müdürlüğü görevleriyle gazetecilik serüvenini sürdüren Bayraktar, 2012 yılından itibaren Bingöl Online'nın imtiyaz sahibi olarak habercilik ve köşe yazarlığına devam ediyor.
Kamuoyunda ’da yakinen tanınan gazetecilerden Hâkim Bayraktar’a sorduk; “Bingöl’de basın özgürlüğünü nasıl tanımlarsınız?”
İşte Hâkim Bayraktar’ın gözünde Bingöl basını;
1998’de dağıtım ve muhabirlik görevleriyle başladığım gazetecilik mesleğine, 2004’te Bingöl Gazetesi muhabirliği, 2005’in sonunda Kent haber Gazetesi’nin kurucu ortağı ve Yazı İşleri Müdürlüğü görevleriyle devam ettim. 2012’den itibaren de Bingöl Online’nın imtiyaz sahipliğinin yanı sıra habercilik ve köşe yazarlığı ile mesleğimi sürdürüyorum.
Basın özgürlüğüne Bingöl özelinden bakacak olursak, Bingöl Basının özgür olduğu kanaatindeyim. Teyit edilmiş bilgi ve gerçeğe dayalı belgesi olan hiçbir gazetecinin konuyu haberleştirmesinin önünde engel yoktur. Ancak bu, her haberin yazıldığı anlamını da taşımıyor!
Neden mi?
Bunu birkaç başlıkta özetlemek gerekirse,
‘BU ŞEHİR HATIRIN KURBANIDIR’
Birinci husus; bu şehirde herkesin birbiriyle akrabalık, köylülük, bölge insanı olma ya da komşuluk bağları vardır. Bu nedenle, yazdığınız haber her ne kadar doğru ve belgeye dayalı olursa olsun önünüze hep bir ‘hatır’ konur ve haberin kaldırılması ya da devamının getirilmemesi için baskı kurulur. Haber konusu kişi ya da kişiler suçlu da olsa, yine de basın tarafından üzerine gidilmesi istenmez. Kişilerden ziyade ailelerinin, yakınlarının mahcubiyeti ve zan alında kalmamaları için bu ricalarda ısrarcı davranılır. Tamamen insani, vicdani ve iyi niyete dayalı bir istektir ancak gazeteciler açısından bakınca ciddi bir mesleki engeldir. Bu nedenle yıllardır mesleki bakış açısıyla ifade ettiğim cümlem şudur, ‘bu şehir hatırın kurbanıdır.’
TİCARİ KAYGILAR ÖNE ÇIKIYOR! TOPLUMSAL DESTEK DE SADECE SÖZLÜDÜR!
İkinci husus; ticari meselelere dayalıdır. Gazeteler aynı zamanda ticari ama meslek ilkeleri de bulunan kuruluşlardır. Bingöl’de geçmişten bu yana gazeteciliğin istenilen düzeyde olmamasının ana sebeplerinden biri de bana göre “Gazete-Matbaa” ikilisinin aynı anda yapılıyor olmasıdır. Gazetecilikte iyi olmak, matbaacılık sektöründeki kayıpları göze almaktan geçer. Kendi işletmemiz açısından bakarsak, bugüne kadar matbaacılık ya da reklamcılık alanında beklenen büyümeyi gösterememiş olmamız, gazeteciliği iyi yapma derdimizle alakalıdır.
Bingöl’de en büyük yanılgı ve şehir efsanelerinden biri de “Gazeteciler maaş alıyor” iddiasıdır. Birçok kez duymuşuzdur ama “Kimden alıyoruz? Bir ispatınız var mı?” sorumuza da “Öyle diyorlar” yanıtı verilmiştir. Tamamen bir iftira ve küçük düşürme amacını taşıyor bu söylemler. Bingöl basını hiçbir kurumdan, siyasetçiden, iş insanından ya da esnafından maaş almamıştır. Reklam veya tanıtım amaçlı çıkarılan dergilere verilmiş röportaj bedelleri haricinde, aylık bir kurumdan düzenli maaş alanı görmedim, duymadım.
Bingöl Halkı basını asla tam manasıyla sahiplenmemiştir. Gazeteye abone olunmaz, reklam verilmez, destek sunulmaz. Sırtımızın sıvazlanması sorunlarımızı çözmüyor! Siyasilerden, kamudan ya da iş dünyasından reklam almayalım, e halk da destek vermiyor. Peki, gazete nasıl çıkacak? Personel maaşı nasıl verilecek? Kiralar nasıl ödenecek? Bingöl basını dört dörtlüktür iddiasında değiliz ama Bingöl halkı da eleştirir, eksik bulur ama ‘ne kattın ne bekliyorsun?” diye sorsak, cevaplar hep koca bir hiç olacaktır.
GAZETECİLERDEN DEDİKODU YAPMASINI BEKLEMEK HATADIR
Bir diğer handikap da “Basın korkuyor” algısıdır. Sorunların yazılmadığı öne sürülür. Sosyal medyada yapılan salvoların basın tarafından yapılmaması bir eksiklik olarak öne sürülür. Siyasi fikrine hizmet etmediğiniz için birileri tarafından yanlı ilan edilebiliyor, kendisine yeterince alan açamayanlar tarafından basit söylemlerle ötekileştirilebiliyoruz.
Sosyal medyada kişi; iftira atabilir, ahlaki kurulları çiğneyebilir, yalan bilgi yayabilir, popüler olmak adına her duyduğunu kesin bilgi olmadan yazabilir, siyasi ya da ideolojik olarak kabul ettiği kişi veya partileri desteklemek adına muhalefet yapabilir, birçok konuda gerçek dışı beyanları sarf edip dezenformasyon yaratabilir. Ama gazeteci, ilkeli olmak ve doğru habercilik kavramına yakışır hareket etmek zorundadır. Belge yoksa, teyitli bilgi yoksa, kulaktan doğma her söylemi sayfalarına taşıyamaz. Fısıltı haberciliği de magazineldir. Toplum çoğunlukla bunu istiyordur ama gazetecinin işi de bu değildir. Gazeteci, sosyal medyada ahkam kesmez. Varsa bilgisi, belgesi, oturup haberini veya köşe yazısını yazar.
Ayrıca herkes birçok konudan şikayetçi ama mikrofonu uzatınca herkes suspus. Biz ilettik, siz yazın. Kimse kötü olmak istemiyor, olacak da basın mensupları olsun isteniyor.
TANDIR EKMEĞİNİN HAMURUYLA KATA YAPAMAZSINIZ!
Tüm bu sorunlar ışığında baktığımızda, Bingöl basını doğru ve tarafsızlık ilkesine bağlı olarak bugüne dek iyi bir süreç izlemiştir. Bingöl’deki hemen hemen tüm sorunların çözümünde basının etkisi vardır. Basını eleştirenlerin de çözüm için basına başvurduğunu da defalarca yaşamışızdır.
Eksikler mutlaka vardır. Her meslekte olduğu gibi… Genel çerçevede iyi denilse de bazen bireysel kusurlar da olabiliyor. Bireysel kusurlar da tüm camiaya mal edilmemelidir.
Özetle; bu hamurla bu ekmek çıkıyor. Tandır ekmeğinin hamuruyla kata yapamazsınız! Daha iyisi için basının çabaları desteklenmeli, toplumsal bir sahiplenme duygusu öne çıkmalıdır.
Son olarak; 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün tüm meslektaşlarım için güzelliklere vesile olmasını diliyor, Bingöl’de bürokrasiden siyasilere, iş dünyasından toplumun her bir kişisine basının desteklenmesi, güçlendirilmesi ve daha özgür bir yapıya bürünmesine katkıda bulunmasını diliyorum.
MAHMUD ARDA
Arda, Bingöl Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı sürecinde yaşanan birleşme ve ekonomik zorluklarla mücadele etmenin yanı sıra, gazetecilerin sık sık unutulan sorunlarını çözme adına çeşitli girişimlerde bulunduklarını belirtiyor. Ancak, sadece 10 Ocak gibi özel günlerde hatırlanan ve verilen sözlerin tutulmadığı bir atmosferde, basının daha da karmaşık hale geldiğine dikkat çekiyor.
Dünyanın Hiçbir Yerinde Basın Özgür Değil!
“Dünyanın hiçbir yerinde basının özgür olduğuna inanmıyorum” diyen Arda herkesin basını bir şekilde kontrol altında tutmaya çalıştığını ifade ederek şunları kaydetti: “Gerek Bingöl gibi şehirlerde hatırla olsun, gerekse Eş, dost, akraba baskısıyla olsun. Basın bir şekilde kontrol altına alınmaya çalışıyor. Ve özgür değil.”
Gazetecilikte tarafsızlık ilkesini eleştiren Arda, bu ilkenin sadece lafta kaldığını ifade ediyor. Gazetecinin, bir muhabirin bile tarafsız olamayacağını savunan Arda, herkesin bir dünya görüşüne sahip olduğunu ve bu görüş doğrultusunda haberleri seçtiğini belirtiyor. Dünyada herhangi bir yerde tarafsız bir basın organının bulunmadığına inanan Arda, örnek olarak New York Times'ı gösteriyor ve bu gazetenin belirli bir ideoloji etrafında şekillendiğini söylüyor.
“Kutluyorum Demekle O Gün Kutlanılmıyor!”
Gazetecilerin, sağlıkçıların, öğretmenlerin ve diğer meslek gruplarının yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiğini savunan Mahmud Arda: “sadece gazetecilerin, sağlıkçıların öğretmenlerin, engellilerin vs. bir günle anılmasını, bir günle kutlanılmasını doğru bulmuyorum. Onların yaşam alanlarıyla, ekonomik ya da sosyoekonomik durumlarıyla ilgili hiçbir iyileştirilme yapılmaksızın çıkıp da 10 Ocak çalışan gazeteciler günü veyahut 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutluyorum demekle o gün kutlanılmıyor. Sadece boş havada kalan bir söylemden öteye gitmediğine inanıyorum”
MURAT ÇAKA
Deneyimli gazeteci Murat Çaka, 1994 yılından beri gazetecilik mesleğini sürdürmekte olup, Bingöl Gazetesi'nde grafiker olarak başlamış, daha sonra Sabah Gazetesi, Akşam Gazetesi Bingöl temsilciliği görevlerini üstlenmiş. Ulusal haber ajansı İHA'da kadrolu olarak çalıştığı 2004-2008 yılları arasında önemli deneyimler kazanan Çaka, 2008 yılında kendi yerel gazetesi "HABER 12"ni kurarak bağımsız bir yayıncılık kariyerine adım atmış ve daha sonra Bingöl Kent Haber Gazetesi ve Bingöl Kenthaber Sitesi'nde ortak olarak mesleği devam ettiriyor.
Gazetecilik mesleğinde basın özgürlüğü konusunu değerlendiren Çaka, Türkiye genelinde basın özgürlüğünün tam anlamıyla olmadığına dikkat çekti. Ancak 20 yıllık meslek yaşamında bireysel veya kurumsal anlamda hiçbir baskı altında kalmadığını belirten Çaka: “Devlet kurumlarının, siyasi partilerin, STK’ların veya şahısların haberlerini yaparken iftira, yalan, taraf olmamaya çalıştım. O dengeyi tutturmaya ve tutturduğumdan da dolayı bugüne kadar herhangi hiç kimseden tehdit baskı görmedim.” dedi.
Çaka, Bingöl'de basın özgürlüğü konusunda devlet kurumları, özel sektör ve şahısların haberlerinin belirli bir ölçüde kontrol altında olması gerektiğini savunmuş, yalan ve iftira içeren haberlerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini vurguladı.
Çaka son olarak, gazetecilerin yaptıkları haberlerin muhatapları tarafından dikkate alınarak çözüme kavuşturulmasının önemine vurgu yaparak şunları kaydetti: “Eğer bir kurumda var olan bir sıkıntı dile getirilmişse, bata ilin mülki amiri vali olmak üzere kurum ve kuruluş amirlerince çözüme kavuşturması lazım. Bu bizi daha da tarafsız ve sorun çözmeye yönelik haber yapmamıza teşvik eder”
ÖMER ŞANLI
Meslekte 20 yılını geride bırakan emektar gazeteci Ömer Şanlı, 2003 yılında gazetecilik kariyerine Bingöl'ün Sesi Gazetesi'nde muhabir olarak adım attı. Daha sonra Bingöllün sesi gazetesinde yazı işleri müdürlüğü görevinde bulundu. 2013 yılında Bingöl Gazeteciler Cemiyeti'nin kuruluşuna öncülük ederek, kurucu başkanlık görevini üstlendi. Cemiyetin 1. Olağan Genel Kurulu'nda tek aday olarak seçilen Şanlı, başkanlık görevini 3 yıl başarıyla sürdürdü. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nden mezun olan Şanlı, 2012 yılından itibaren Bingöl Kent Haber Gazetesi'nde gazetecilik mesleğini sürdürüyor.
Gazeteci Şanlı, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü bir kutlama günü olarak değil, medya sektöründeki sorunların konuşulması ve çözüm aranması gereken bir gün olarak nitelendiriyor. Özellikle ekonomik sorunların arttığı bir dönemde gazetecilerin de olumsuz etkilendiğine vurgu yaparak, medya kuruluşlarının ticarileşmesinin basın özgürlüğünü zedelediğini belirtiyor.
Ticari Kaygı Medya Özgürlüğünü Askıya Alır!
Birçok yerde gazete ve medya kuruluşlarının ticarileştiğini belirten Şanlı: “Medya kuruluşlarının ticarileştiği, ihale kovaladığı bir dönemde basın özgürlüğünden söz edilemez. Günümüz Türkiye'sinde ulusal medya ağırlıklı olmak üzere, televizyon kanallarına, gazetelere, internet sitesine baktığınızda birçoğunun ya direk siyasi partilerle bağını veya yakınlığını göreceksiniz. Medya patronları, tamamen ticari amaçlı yayın yaptığında ve ticari kaygı taşıdığında özgürlüğünü de askıya almış olur.” İfadelerine yer verdi.
Gazeteci Tarafsız Olmamalı!
“Bir haberde doğruluk, gazetecinin esas alması gereken en önemli olgudur” diyen Ömer Şanlı, tarafsızlığın çok farklı bir boyut olduğuna dikkat çekiyor.
Bir gazetecinin asla tarafsız olmaması gerektiğine inanan şanlı şöyle konuştu: “Gazeteci, ezene karşı ezilenden, torpil yaparak hak gaspına girene karşı hakkı yenenden, Yaban hayvanlarını öldürene karşı dağ keçilerinden, orman kıyımı yapanlara ve buna sessiz kalanlara karşı meşe ağaçlarından taraf olmalıdır. Gazeteci, 7 yıl sonra teslim edilen konutları bir lütufmuş gibi sunanlara karşı 7 yıldır mağdur olan halktan taraf olmalıdır. Şehrin dağlarında oluk oluk su akarken, susuzluğa çözüm bulamayanlara karşı susuzluk çekenden taraf olmalıdır. Şehrin sağlık sorunlarına çözüm üretemeyenlere karşı şehirlerarası yollarda, hastane kapılarında eziyet çeken hastalardan taraf olmalıdır. Gazeteci, her şeyden önce vicdan sahibi olmalıdır. Vicdanlı olan bir gazeteci, kalemini de haktan, doğruluktan yana kullanacaktır.”
Çevre İlişkileri Medyayı Baskı Altına Almış!
Bingöl'de ulusal medyanın aksine otosansürün çok daha yaygın olduğunu belirten gazeteci Şanlı, Bingöl’de medya özgürlüğünü kısıtlayan en önemli etkenin; akraba, dost ilişkileri olduğunu dikkat çekiyor. Akraba ve arkadaş çevresinin, medyanın kendileri hakkında olumsuz haberler yapmasına karşı daha hassas olduğunun altını çizen Şanlı, bu durumun medyanın baskı altında kalmasına neden olduğuna vurgu yaptı.
Konuya örnek vererek açıklık getiren Şanlı, şunları kaydetti: “Örneğin, bir siyasetçinin veya bir kurum amirinin akrabası veya dostu olan bir gazeteci, o siyasetçi veya kurum hakkında eleştirel haberler yapmaktan kaçınabilir. Bingöllü gazetecilerin, bu tür ilişkilerinden uzak durması, siyasilerden veya kurumlardan beklenti içinde olmaması durumunda daha objektif ve şehre daha iyi hizmet edeceklerine inanıyorum."
Aslında bu şehirde hiçbir şeyin özgür olmadığını vurgulayan Şanlı, şöyle devam etti; "Dereler; nehirler, HES ve kum ocakları nedeniyle özgür akamıyor. Ormanlar; yangınlar ve gelişigüzel kesimler nedeniyle özgür büyüyemiyor. Hiçbir canlı, avcılık denilen öldürme faaliyeti nedeniyle Bingöl dağlarında özgür dolaşamıyor, özgür uçamıyor. Halk, vekâlet verdiği siyasilere karşı iki büklüm. İnsanlar, kendi sorunlarını dile getirirken bile ismini açıklamaya korkuyor. Bu şehirde hiçbir şey özgür değil. Ne insanlar, ne hayvanlar, ne ormanlar ne de dereler. Özgür olmak için önce kendi iç esaretlerinden kurtulması gerekiyor insanların. Tüm şehir ağız birliği yapmışçasına sorunlara karşı duyarsız, sessiz ve sadece seyrediyor. “
Son olarak 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde tüm meslektaşların birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmasını temenni eden Şanlı, “şehrin sorunlarına, ekosistemine, doğasına, doğal yaşamına daha fazla sahip çıkacağı bir uyanış günü olmasını diliyorum” dedi.
ŞAHİN PUSA
Gazetecilik kariyerine 1999 yılında askerlik hizmetini tamamladıktan sonra Bingöl'de yayımlanan Bingöl Gazetesi'nde başlayan Şahin Pusa, ilk görevinde Yazı İşleri Müdürü Emin İnak'ın yazılarını bilgisayar ortamına aktararak başladı. Aynı yıl içerisinde grafik tasarım alanına da adım atan Pusa, bugüne kadar 25 yıldır gazetecilik mesleğini sürdürüyor.
“Başarılı Bir Gazete, Sadece Güçlü Haber İçeriği Değil, Aynı Zamanda Etkili Bir Tasarıma Da Sahip Olmalıdır”
Gazetecilik ve tasarımın birbirine bağlı iki önemli unsur olduğunu söyleyen Pusa, haberlerin etkili bir şekilde iletilmesi için tasarımın dikkatle planlanması gerektiğinin altını çizdi. Pusa: “ Başarılı bir gazete, sadece güçlü haber içeriği değil, aynı zamanda etkili bir tasarıma da sahip olmalıdır. Okuyucuya doğru ve hızlı bilgi aktarmanın yanı sıra, gazetecilikte yapılan tasarım büyük önem taşıyor. Yapılan tasarımların önemsenmeli ve tasarımın bir amacı olmalı. Bazen sayfalarca yazının ifade edemediği bir konu, bir görsel ve yapılan tasarımla daha kolay okuyucuya anlatılabilir.” dedi.
Bingöl'ün başarılı tasarımcılarından Şahin Pusa, şehirdeki medya özgürlüğü konusunda da değerlendirmelerde bulundu. Pusa, her meslek grubunun topluma ve yaptığı işe karşı sorumlulukları olduğunu belirterek, medya sektörünün özgürlük tartışmalarının en yoğun yaşandığı alanlardan biri olduğuna vurgu yaptı.
Özellikle Bingöl gibi nüfusunun karmaşık olmadığı, aile yapılarının birbirine yakın ve akraba olduğu bir şehirde gazetecilik yapmanın zorluklarını anlatan Pusa, genel medya penceresiyle hareket etme imkânının bazen kısıtlı olduğuna dikkat çekti. Ancak bu durumun, gazetecilere daha titiz ve özenli davranma sorumluluğu getirdiğini ifade etti.
Pusa, mesleğini yaparken eldeki imkânlarla sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirmenin önemine vurgu yaparak, yerel medyanın güçlü bir toplumsal bağ kurma potansiyeline sahip olduğunu belirtti.
Son olarak, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla meslektaşlarını kutlayan Şahin Pusa, çalışan gazetecilerin bu özel gününü en içten dileklerle kutladı.
HABER: EYLEM ÖZEN