Bingöl’de Cihannüma Teşkilatı, toplumun manevi değerlerine büyük katkılarda bulunan ve genç yaşta hayatını kaybeden Hamit Asutay’ı vefatının 45. yılında düzenlediği özel bir programla saygıyla andı.
Anma etkinliğinde yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;
Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Valyer/Çaytepe Beldesi’nden Merhum Molla Abdurrahim Asutay’ın oğlu Hamit Asutay 1949 yılında dünyaya gelmiş, ömrünü adadığı ideallerini kardeşleri, çocukları ve öğrencileri başta olmak üzere tüm sevenlerine miras bırakarak 1979 yılında Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur.
Peki, çok genç sayılabilecek yaşta, sadece 30 yaşında Hakk’a yürümüş olmasına rağmen vefatının 45. sene-i devriyesinde kendisini anmak üzere bizi bir araya getiren nedir? Bu sorunun cevabı nasıl vefat ettiğinde değil nasıl yaşadığında gizlidir.
“HAMİT HOCA BİR DAVA ADAMIYDI”
Döneminin önde gelen alimlerinden olan Molla Abdullah’ın torunu ve Molla Abdurrahim Asutay’ın ise oğlu olan Hamit Asutay Hoca’nın içinde yetiştiği iklim, “iyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek/sakındırmak” ilahi emrinin düstur edinildiği bir ortamdı. Üniversite hayatına kadar beslendiği havza, Allah’ı seven, Allah’tan korkan, Kur’an’ı okuyup, anlama ve uygulama konusunda hassasiyeti olan mütedeyyin aile fertlerinden, akraba ve ahbaplardan oluşan işte bu havzaydı. Daha sonra İstanbul’da Yüksek İslam Enstitüsü’nde okuduğu dönemde ise o zamana kadar kazanmış olduklarının üzerine üniversitede öğrendiği teorik bilgileri eklemekle yetinmemiş, tüm bunları pratiğe çevirme konusunda aşkı, şevki ve iştiyakı olan kimselerle bir araya gelerek ülkenin, milletin, âlem-i İslam’ın ve insanlığın dertleriyle hemdert dava arkadaşlarıyla birlikte bir cehd ve gayret içine girmiştir.
Hamit Hoca bir dava adamıydı. Gerek imam-hatip olarak görev yaptığı dönemde gerek öğretmenliği zamanında ve gerekse vefat ettiği dönemde yürüttüğü Bingöl İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü zamanında en büyük davası özellikle ve öncelikle gençler olmak üzere insanlara Hakk’ı ve hakikati anlatmak olmuştur.
“ÜLKE İNSANINA BİR SOLUK OLMA GAYRETİ İÇİNDE OLMUŞTUR”
O dönem itibariyle siyasal anlamda kutuplaşmanın had safhada olduğu bir ortamda, adeta “sağ ve sol kamplar” arasında sıkışmış ülke insanına bir soluk olma gayreti içinde olmuştur. Mü’minler olarak yaşama gayemizin ne olduğu, daha doğrusu ne olması gerektiği hususunda, sadece söylem düzeyinde kalmayan bir çaba içine girmiştir. Sadece kâl diliyle kalmamış; özümsediği, içselleştirdiği ve dolayısıyla hayatına tatbik ettiği değerler bütününü hâl diliyle de çevresine anlatmış ve anlattıkları da işte tam olarak bu nedenle genç yaşına rağmen tesirli olmuş ve karşılık bulmuştur.
Tanıyan hemen herkesin kendisinden konu açılınca sanki daha yeni vefat etmiş gibi özlemle anması, güzel sözler sarfetmesi, söylemleriyle eylemlerinin tutarlılığındandır. Günümüzde de böylesine ihlaslı ve samimi insanlara, gayretli kanaat önderlerine ihtiyaç duyulduğu gayet açıktır.
Bilgisi, birikimi ve samimiyetinden kaynaklanan sözünün gücüyle, etrafındaki herkese, öğrencilerine, eş, dost, ahbap ve akrabalarına anlamsız kavgalardan uzak durmayı salık vermiş fakat kendisi neticeye yönelik anlamlı mücadelelerden bir an olsun geri durmamıştır.
Müspet hareketin önemini kavramış bir dava adamı olarak devamlı olarak itidalden yana olmuş; Müslümanların enerjilerini, birbirleriyle karşı karşıya gelerek değil, Allah yolunda hayırda yarışmak üzere omuz omuza vererek harcamaları gerektiğine dair örnek olmaya çalışmış, ilk ilahi buyruk olan “oku” emrinin anlaşılması ve uygulanması için çaba sarfetmiştir.
İlim ve irfan yolunda bu kısacık hayatına koca bir ömür sığdırmayı başarmış olan Hamit Asutay Hoca geride gözü yaşlı eşi, üç kız evladı ve sevenlerini bırakmış olmasına rağmen adı kendisiyle aynı çizgide yürüyen evladıyla yaşamaya devam etmiştir. Kur’an hadimi olmak üzere eğitim alan üç evladından büyük kızı da genç yaşta vefat etmiş, İlahiyat fakültesi ve İmam Hatip Lisesi mezunu olan iki kızı ise babalarından tevarüs eden şuurla yollarına Kur’an öğreticisi olarak devam etmektedirler.
Bu vesileyle Hamit Asutay Hoca’yı rahmetle anıyor, Cenab-ı Mevla’nın bizleri de bu şuurla şuurlandırması duasıyla sözlerime son veriyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
HABER MERKEZİ