Gulê Hanımefendi güngörmüş muhterem bir kadın. Herkes ile hoş geçinen, incinse de incitmeyen, herkes ile anlaşan, kimseye darılmayan küsmeyen kibar ve zarif. Gulê gül gibi narin çocuk gibi şen neşeli.Gulê hem hekim, hem sultan. Tilki gibi zor, kurnaz ve şeytan. Arı sütü kadar saf ve temiz. Bir zaman sonra Gulê hasta, Gulê güçsüz takatsız. Henüz 51 yaşında ince bir hastalık sonucu hayatını kaybeder. Tam da 51’imde mezarını ziyaret ettik vakti zamanı gelince.
Taşları kara, bahtı açık olan kültürleri birbirine bağlayan sırlarını surlarına fısıldayan, anıların tazelendiği ve türkü kokan, kalpleri büyük insanların küçük şehrinden, cazibeli bir kadın gibi zor ve meşakkatli beni benden alan Diyarbakır sevdamız var ki Kader ağlarını anlatamam farklı duygular uyandıran, güpürlü perdelerin açılması için beyaz güvercinler uçurdum, tüm kentlerin sevdalı olduğu Diyarbakır Dağkapıdan yeşerttim Bingöl’ün Sultanına dar sokaklarda Dengbejlerden Kürtçe, Kurmanca, Zazaca Türkçe kasideler biriktirdim “dilimin altında bir toprak parçası, yarım kalmış bir taş hikayesi” ile utancından başını yere eğen göğ Boynumda asılı kaldı beşi bir yerde Gulê’nin kokusu tüm evreni sardı.
Gönül köprüsü kurdum Diyarbakır’dan ilim yuvası Dört dağ içindeki krater gölleri ile bilinen Bingöl’e ilmin ışığında bir çok âlimlerin yetiştiği Bingöl'ün saklı hazinesi huzur dolu atmosferiyle topraklarındaki medrese kültürünün oturduğu Diyarbakır Dağkapı’dan başım gözüm üstüne aldım getirdim selâmını.
Bingöl'ün yollarına çıktı kervanlarım
Dağlarına kar olurum
Buz gibi sularından içip
Çayın hakkını verenlerle
Sohbet ettikçe
Bulutlarına özlem duyarım
Hasret kokar çiçekleri ters lalelerin
Elma kokulum
Gözbebeğim
Ayçiçeğim
Karlıova’dan yeniden doğarız.
Üç dilde aşk ve sevgi ile
Yiğitler diyarı Bingöl'ün Kartallarına
Kayalardaki geyiklere, ceylanlara
Çayırlarda, ovalarda yayılan kuzulara
Kaval çalan çobanlara
Buğday başağındaki kelebeğe
Tırpan savuran ellere
Kanyonlarda yüzen çocuklara
Bal arılarından,gelincik tarlalarına
Papatyalara
Selâm getirdim adına kardeşlik türküleri yakılan Bingöl'e Bingöllülere..
Ne bir ip ne de urgan
Ne kalleş dünya ne de kardeş
Ne de ejderha dövmeli
Hakk yolda olan
Koçyiğitleri öldü mü sandın
Gulê’nin kokusu tüm evreni sardı.
Nehir değil şelale
Heybetli dağların eteğinde
Öğle ikindi vakti
Güneş göğden baktıkça
Sararmış kurumuş otlar
Toz toprak olsak da
Gulê’nin kokusu tüm evreni sardı.
Savaş savaş Eğil
Barış Barış hükmet
Adaletin tecellisi olarak dünyaya
Gulê’nin kokusu tüm evreni sardı.
Mezarım uzaklarda
Issız yalnız kaldım mı sandın
Kürtçe sesim yankılanır
Hak yolda yürüyenler işitirler
Gelirler bulurlar kendilerini
Gulê’nin kokusu tüm evreni sardı
Gulê gözümün nuru tüm evreni sardı
Gulê’nin kokusu tüm evreni sardı.
Şeyh Said Efendi'nin annesi Melekan Sultanı Gulê Hanım'ın kabrini ziyaret ettik vakti zamanı gelince. Görmeden bilmeden sevdik, halka mal olmuş âlimlerin yetiştiği Bingöl saklı hazinedir. Allah rahmet eylesin mekânın cennet olsun İnşallah
Bingöl'e ulaştığımda taziye evinde kaldım, acılarını paylaştım. Allah’ın rahmetiyle merhamet gösterenlere selâm olsun İnşallah.
Misafirperverliklerinden, cana yakın ve samimiyetlerinden dolayı teşekkür ederim. Sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. “Geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez” öyle değil mi?
Bir sevdadır Bingöl sevdası gün geçtikçe artıyor.
Bingöl saklıdır izinsiz olarak kullanılamaz iktisap edilemez değiştirilemez.