Üniversite yıllarında Hat sanatı ile alakası olmadığını belirten Atatürk Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu El Sanatları Bölümü Öğretim Görevlisi Hanifi Dursun: “güzel sanatlar fakültesini kazandıktan sonra branşımız tezhip olmasına rağmen hat dersimiz vardı.  Ama daha çok Teorik görüyorduk. Dolayısıyla güzel sanatlar fakültesinde kamış açmayı ve harfleri öğrendik ama çalışayım hattat olayım şeklinde düşüncem yoktu. Güzel sanatlar fakültesi tezhip bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul’a gidince hattatları tanıdık. Piyasada hattatlarla tezhip yapmaya başladık. Ondan sonra hat merakım oluşmaya başladı. Fakat yine de tezhip siparişleri olduğu için yoğun bir şekilde tezhip çalışıyorduk, bunun için hat sanatına biraz geç başladım ama hattat Hasan Çelebi hocamla sürekli aynı ortamda bulunduğum için hat kursları vardı. Hasan hocamız hafta sonları bizim atölyeye hat dersine geliyordu. Hasan hocamız ve diğer hocalar orda sohbet ederken hocam Hanifi hocayı rüyamda gördüm derken bende hocama hat sanatına başlama isteğimi iletmek istiyordum. Bunu espriye vurarak hocam bende bir rüya gördüm hat dersine başlamışım, hocam da tamam Hanifi kabul edildi, hat derslerine başlayabilirsin diyerek bu şekilde hat derslerine başlamış oldum” şeklinde konuştu. 

“Usta çırak ilişkisi çok önemli”

 Hat sanatını öğrenmek için sabırlı olmanın önemini vurgulayan Hanifi Dursun: “Hat sanatını öğrenirken sabırlı olmayı da öğreniyorsunuz. Hat sanatını öğrenmekte usta-çırak ilişkisi çok önemli yani hocayı takip etmeden dediklerine uymadan bu iş olmaz. Ben güzel sanatlar fakültesinde öğrenci iken tezhip sanatını kafaya takmıştım, yurtta kalıyordum motifi rüyamda görüyordum akşamında ranzadan inip motifi çiziyordum ki sabahında unutmayayım. Dolayısıyla hat sanatını öğrenmek için de tezhipte verdiğim örnekteki gibi kafaya takmak şart.   Sanata ilk başladığımda başta ailemiz olmakla beraber çevremdeki insanlar bu işte para yok, bir öğretmen olsaydın daha iyi olurdu gibisinden hep bunlar aşılandı bize ancak şartlar bizi çalışmaya yönlendirdi.  Bu sanat sonsuz bir şey. Yani ben oldum piştim yok. Ömrünün sonuna kadar bu alanda her gün herkesten bir şeyler öğreniyorsun hem öğrencilerden hem de öğretmenlerden. İlk eserler konusunda çok olumlu baktığımı söyleyemem çünkü o dönemde şartlar gereği öğrencilik yılları hem çalışıyorum hem de yazı yazıyorum ama icazet de aldığım yok. Aynı zamanda yazdığım yazılarımı da hocaya gösterip onayını alıyorum.  Öğrencilerime olsun veyahut İstanbul’da ücret karşılığı isteyenlere de veriyorum. Bu şekilde de geçimimi sağlıyordum” ifadelerini kullandı.

  

“Hat Sanatı Beni Dinlendiriyor”

Hat sanatını öğrenmek isteyen birinin öncelikle kendi kafasında işi bitirmesi gerektiğine dikkat çeken Dursun şunları kaydetti: “Her sanatın nesnenin kavramın belli bir tanımı olmadığı Hat sanatını da bir kalıba sığdırmak mümkün değil. Bana soracak olursanız hat sanatı benim için dinlendirici bir sanat olarak ön plana çıkıyor.  Hat sanatını öğrenmek isteyen biri öncelikle kendi kafasında işi bitirmeli. Yani ben bu işle uğraşacağım diyerek kafaya takmalı. Kafaya takmadan bu iş olmaz. Bu sergiyi açma konusunda özellikle Rektör hocamız Prof. Dr. Ömer Çomaklı hiçbir şeyi esirgemedi bizden sağ olsun yani ne dediyse eksikler açısından her şeye cevap verdi. Bu konu çok önemli çünkü bizim bu konularda yöneticilerimizin desteğine ihtiyacımız var. Bundan dolayı rektör hocamıza tekrardan çok teşekkür ediyorum”

 

HABER: ZEHRA EREN / AYSEL ÖZCAN