Merkez Bankası'nın 2. Enflasyon Raporu, Başkan Hakan Karahan’ın sunumuyla kamuoyuna tanıtıldı. Sunumda, Karahan'ın teknokratik yaklaşımı ve enflasyonu düşürme odaklı tutumu öne çıktığını söyleyen Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, bu yaklaşımın toplumun geniş kesimlerini olumsuz etkileyebileceği konusunda uyardı. Kozanoğlu ayrıca 2025 yılı için yüzde 14 enflasyon hedefinin korunmasının ise ekonominin çok keskin bir fren yapma riski taşıdığına işaret ederek, özellikle asgari ücret ve kamu çalışanlarının maaş artışlarına yönelik endişelerini dile getirdi ve “Yüzde 14 enflasyon tahmininin korunmasının en büyük sakıncası, yılbaşında asgari ücrete ve kamu çalışanı/emekli maaşlarına bu oran üzerinden zam yapılacağı kuşkusunu uyandırması” dedi.
Merkez Bankası’nın 2. Enflasyon Raporunun açıklanmasının ardından Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu önemli değerlendirmelerde ve eleştirilerde bulundu. Prof. Dr. Kozanoğlu, Hakan Karahan’ın sunumunu ile ilgili Karahan'ın önceki başkanlara göre daha sakin ve teknik ayrıntılara hakim bir teknokrat olarak öne çıktığını belirtti. Ancak Prof. Dr. Kozanoğlu, bu tür figürlerin neoliberal politikaların bir uzantısı olarak, ekonomiyi sade vatandaşın ihtiyaç ve taleplerinden bağımsız bir disiplin gibi sunduğunu vurguladı. "Karahan, enflasyonu düşürmeye kilitlenmiş, bu amaca ulaşmak yolunda karşılaşılacak sosyal ve insani sorunlara kayıtsız bir tavır sergiledi" diyen Kozanoğlu, özellikle asgari ücretin sabit tutulması konusunun teğet geçildiğine dikkat çekti.
Dezenflasyon programının üç ayağı
Merkez Bankası'nın dezenflasyon programı, talepte zayıflama, TL’nin reel değerlenmesi ve enflasyon beklentileri üzerine kurulu. Ancak, Kozanoğlu bu üç ayağın her birinde ciddi sorunlar bulunduğunu ifade etti. Kozanoğlu sorunları şu şekilde ele aldı:
Talepte zayıflama: Reel birim ücretlerin dezenflasyon sürecine katkı sağlayacağı ifadesi, reel ücretlerin düşeceği, yani halkın yoksullaşacağı anlamına geliyor. Bu durum, gelir dağılımının bozuk olduğu bir ekonomide kabul edilemez.
TL'nin reel değerlenmesi: TL'nin reel değerlenmesinin Merkez Bankası tarafından dile getirilmesi, ekonomideki aktörlerin bu varsayıma göre pozisyon almasına yol açabilir. Bu da yeni çarpıklıkların ortaya çıkmasına neden olur. Reel sektörün döviz açık pozisyonları bu riskleri artırıyor.
Enflasyon beklentileri: Halkın enflasyon beklentisi yüzde 70 civarında seyrediyor. Geçmişte hedeflerin tutmaması nedeniyle halk sürece karamsar bakıyor ve bu durum, enflasyonun yine şaşması halinde faturanın yurttaşa çıkacağı endişesini doğuruyor.
2024 ve 2025 enflasyon hedefleri gerçekçi mi?
2024 yılı için belirlenen yüzde 38 enflasyon hedefi, yılın ilk 7 ayında gerçekleşen yüzde 28,76’lık enflasyonla birlikte değerlendirildiğinde, yılın son 5 ayı için sadece yüzde 7,18’lik bir artış öngörülüyor. Kozanoğlu, bu tahminin gerçekçi olmadığını belirterek, özellikle gıda enflasyonunun yüzde 35,5 olarak tahmin edilmesine dikkat çekti. "Sebze-meyve fiyatlarının mevsimsel olarak düştüğü yaz aylarında bile gıda enflasyonu durdurulamamışken, ilk 7 ayda %27,55 bir gıda enflasyonu gerçekleşmişken, yılın son 5 ayında sadece yüzde 5,23’lük bir artış öngörmek hiç de gerçekçi görünmüyor" dedi.
Kemer sıkma politikalarının toplumsal etkileri
2025 yılı için yüzde 14 enflasyon hedefinin korunması ise ekonominin çok keskin bir fren yapma riski taşıdığına işaret ediyor” diyerek sözlerine devam eden Kozanoğlu, “İhtiyaç ve ticaret kredisi faizlerinin sırasıyla %70 ve %60 oranlarıyla yüksekliği, reel faizin işletmeler ve bireysel borçlular üzerinde ciddi bir baskı yaratacağını gösteriyor. Bu durum, tahsil edilemeyen alacakların artmasına neden olabilir” dedi.
“Yüzde 14 enflasyon tahmininin korunması; asgari ücrete ve kamu çalışanı/emekli maaşlarına üzerinden zam yapılacağı kuşkusu uyandırıyor”
Altınbaş Üniversitesinden Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu'nun değerlendirmeleri, Merkez Bankası'nın teknokratik yaklaşımının toplumun geniş kesimlerini olumsuz etkileyebileceği uyarısını taşıyor. Enflasyon hedeflerinin gerçekçi olmadığını ve kemer sıkma politikalarının halkı daha da yoksullaştırabileceğini vurgulayan Kozanoğlu, özellikle asgari ücret ve kamu çalışanlarının maaş artışlarına yönelik endişelerini dile getirerek, “2025 yüzde 14 enflasyon tahmininin korunmasının en büyük sakıncası, yılbaşında asgari ücrete ve kamu çalışanı/emekli maaşlarına bu oran üzerinden zam yapılacağı kuşkusunu uyandırması. Zaten kamu çalışanlarına 2025 için toplu sözleşmede yüzde 6 ve yüzde 5 altı aylık maaş artışları öngörülmüştü. Açıkçası tutturulması olanaksız hedefler konulmasının, emek kesimini iyice yoksullaştırma riski taşıması nedeniyle kasıtlı olarak belirlendiğini düşünmeden edemiyoruz” şeklinde konuştu.
(Haber Merkezi)