Bingöl, birçok alanda olduğu gibi jeotermal kaynakların değerlendirilmesi konusunda da yeterince hizmet alamadı.
Hatta bu anlamda hiç hizmet alamadı.
Nedenini açıklamaya çalışacağım.
Maden Teknik Arama (MTA) verilerine göre, Ilıcalar Beldesi, Karlıova’nın Hacılar ve Kaynarpınar köyleri, Kiğı’nın Harur ve Yayladere’nin Hasköy bölgeleri, Bingöl’ün zengin jeotermal kaynaklara sahip bölgeleri olarak biliniyor.
Bu jeotermal kaynakların gün yüzüne çıkarılması için gerek MTA, gerekse Bingöl İl Özel İdaresi tarafından zaman zaman sondaj çalışmaları yapılıyor.
MTA tarafından 2009 yılında Hacılar köyünde yapılan sondaj çalışmaları sonucunda bulunan ve saniyede 30-35 litre kapasiteli, 70 santigrat derecedeki termal su, 470 bin dolar gibi komik bir rakama özel bir firmaya satıldı.
Yine Bingöl İl Özel İdaresince 2014 yılında Ilıcalar Beldesi Kös mevkiinde başlatılan sondaj çalışmaları kapsamında bulunan 2 ayrı jeotermal su kaynağı, 17 kilometrelik isale hattı yoluyla Bingöl Merkez’e Aralık 2017’de ulaştırıldı.
Vali Abdulkadir Parkı’na kadar getirilen suyu, ilin milletvekilleri, ilin yöneticileri ardı ardına müjde olarak paylaştı.
Tam 6 yıl önce.
Bu suyla kentpak inşa edilecek; bu kapsamda 5 yıldızlı termal otel ve SPA Merkezi yapılacaktı.
İçerisinde; bodrum+bodrum+zemin+4 katan oluşacak 5 yıldızlı otel, günü birlik hizmet verecek SPA merkezi, restaurant, 1 adet çok amaçlı salon, 700 araç kapasiteli açık otopark, 5 adet toplantı salonu, 2 adet çocuk alanı, büyükler için oyun salonu, alakart restaurant, teras kafe, bay-bayan için kuaför, revir, fitness salonu, 9 adet masaj odası, 2 adet çamur banyo odası, 2 adet Türk hamamı ve kese odası, 2 adet sauna odası, 8 adet yüzme havuzu (termal su havuzları), 3 adet dinlenme odası (lobi), 500 yatak kapasiteli 200 oda yer alacaktı.
Tam 6 yıl geçti, arpa boyu yol alınamadı.
Şimdilerde sözü dahi edilmiyor.
Suyun gelişini müjde olarak sunanlar, sözlerini unuttu herhalde.
Her şeyi müjde olarak sunmayı seviyorlar, müjdeleri gerçekleşmeyince de suspus oluyorlar.
***
Zengin jeotermal kaynaklarımız var ancak yatırıma dönüştüremedik, dönüştürmediler.
Termal suyuna, kaplıcalar dışında kullanım alanı bulamadık ya da kafa yoran olmadı.
Ekonomik krizin derinleştiği, hayat pahalılığının hızla arttığı, bir kilo domatesin 20-30 lirayı bulduğu bir dönemde termal suyun seracılıkta kullanılması iyi olmaz mı?
Termal su Abdulkadir Sarı Parkı’na getirildiği gibi, Bingöl Ovasına akıtılmış, yan yana onlarca sera dizilmiş, yüzlerce insan için iş alanları oluşturulmuş, manav tezgahlarında termal suyla üretilmiş meyve-sebzeler dizilmiş, iyi olmaz mı?
Ne yazık ki, ilin siyasetçileri, ili yönetenler, Bingöl’ün gerek turizm alanında, gerekse seracılıkta kalkınmasına katkı sağlayabilecek projelere imza atamadı.
Kaynak var, kullanan, değerlendiren yok.
İşte o yüzden “Termal zengini, yatırım fakiriyiz.”
Kim bilir, belki bugüne kadar yapılmayanlar, bundan sonra yapılabilir.
Jeotermal kaynaklar, sadece birilerinin menfaati için değil, Bingöl’ün menfaati için kullanılabilir.
Seçim ola hayrola, belki yeni gelenler bir şeyler düşünür.
Kim bilir…