Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşların 2025 yılı bütçesi üzerine Mecliste konuşma yaptı. Konuşmasında Kürtler ve Aliveler’e değinen Yılmaz, “Kürt vatandaşlarımız ülkemizin eşit vatandaşlarıdır, onurlu vatandaşlarıdır. Bizim Kürtlerle veya Kürtçeyle bir sorunumuz yoktur.

Bizim terörle, hukuk dışı yapılarla; ülkemizin huzurunu bozan, ülkemizin birliğini bozma riski olan yapılarla sorunumuz vardır. Çok açık ve net, bunu böyle görmemiz lazım. Hiç kimsenin de Kürt vatandaşlarımızın tamamını temsil etme hakkı yoktur; böyle bir yaklaşım sergilendiğini görüyorum ben zaman zaman, buna hiç kimsenin hakkı yok. Bir defa, bu, Kürtlere en büyük haksızlıktır.

Her topluluk gibi Kürtler de homojen değillerdir; farklı görüşleri vardır, farklı siyasi anlayışları vardır, farklı inanç grupları vardır; farklı talepleri, beklentileri vardır. "Ben bütün Kürtleri temsil ediyorum." "Kürtler adına konuşuyorum." gibi bir tavrın hiçbir şekilde demokratik olmadığını, Kürtlere de haksızlık olduğunu buradan ifade etmek istiyorum” dedi.

Yılmaz, konuşmasında şunları söyledi; “Bizim meselemiz, terörsüz Türkiye'dir. Türkiye Yüzyılı'nı, 85 milyon için huzurun yüzyılı yapmaya niyetliyiz ve kararlıyız. Bu çerçevede de demokratik standartlarımızı, hukukumuzu geliştirmeye, varsa eksiklerimiz onları tartışıp gidermeye her zaman açık olduk; bugüne kadar da birçok adımı biz attık Cumhur İttifakı olarak, AK Parti olarak; bundan sonra da vatandaşlarımızın sorunlarına her zaman duyarlı olmaya, onların taleplerini, beklentilerini her zaman dikkate almaya devam edeceğiz. Ama bir taraftan da şunu söylemek zorundayım: Terörün gölgesinde siyaset olmaz.

Nasıl ki demokrasi askerî ve bürokratik vesayet altında olmazsa hiçbir siyasi partinin de terör örgütlerinin gölgesi altında siyaset yapmaması gerekir.

Kendi siyaseti neyse ona saygı duyarız, demokratik siyasetine saygı duyarız, fikirleri ne ise onları ifade etmelerine saygı duyarız ama birtakım "vesayetçi" denebilecek örgütsel müdahalelerle şekillenen siyasetin sivil ve demokratik siyaset olamayacağını da açık bir şekilde ifade etmek isterim.

Diğer yandan, Kürt kardeşlerimizle ilgili veya Alevi kardeşlerimizle ilgili ortaya konan düşünceler, fikirler tartışılırken şu noktanın da altını çizmemiz lazım: Biz bir tarihten geliyoruz, bu coğrafyanın yaşadığı bir tarih var, tecrübe var ve uzun zamandır bu coğrafya üzerinde oynanan oyunlar var, emperyalist müdahaleler var; çeşitli güç odaklarının coğrafyamız, insanlarımız üzerinden geliştirdikleri projeler var. Bunlar ne Kürt vatandaşlarımızın dostları ne Alevi vatandaşlarımızın dostları ne de başka bir kesimin dostları; bunların kendi menfaatleri var, kendi hedefleri var ve bir tek insanımızın bile bu hedeflere, bu emperyalist oyunlara, tuzaklara yem olmaması için elimizden gelen tüm gayreti göstermek bizim en temel sorumluluğumuz.

Biz, ortak tarihimizle, ortak değerlerimizle, kader birliğimizle, ortak gelecek ufkumuzla bir millet olarak geleceğe doğru yürümeye devam edeceğiz. Türkiye Yüzyılı hepimizin yüzyılıdır; Türkiye Yüzyılı, bu ülkede yaşayan, kimliği, etnik yapısı, mezhebi, inancı ne olursa olsun her bir vatandaşımızın yüzyılıdır ve böyle olmaya devam edecektir.

Alevi vatandaşlarımızla ilgili de birkaç şey söylemek isterim. Bu konuların bir süre önce âdeta bir tabu olduğunu, konuşulamaz meseleler olduğunu hep birlikte biliyoruz. Bugün geldiğimiz noktada, çok şükür, her konumuzu da açık yüreklilikle konuşuyoruz.

Bu arada şunun da altını çizmek istiyorum ben, az önce söylemeyi atladım: İfade hürriyeti, insanların fikirlerini ifade etme hürriyeti; bu, çok çok kıymetli. Bir ülkenin demokratik standartlarının gelişmesi de kalkınması da yenilikçi, girişimci bir ülke olması da düşünce hürriyetiyle yakından ilgili. Tabii ki bunu söylerken nefret söylemlerini kastetmiyorum; tabii ki bunu söylerken insanlara hakaret etmeyi, küfretmeyi kastetmiyorum ama farklı fikirler elbette olacaktır. Bunlar yadırganacak şeyler değil; tam aksine, bize güç veren şeylerdir. Farklı partiler, farklı fikirler; bunlardan her anlamda kazançlı çıkacağımıza ben inanıyorum. Fikir hürriyeti, katılmasak da söylenen fikirler, bize aykırı gelse de bu fikirlerin söylenmesi, tartışılması son derece kıymetlidir; bunu ifade etmek isterim. Ve bugün Alevi meselesi de çok şükür, rahat bir şekilde tartışılıyor, konuşuluyor. Az önce izledim ben, farklı gruplardan arkadaşlarımız -iktidardan, muhalefetten- çok da güzel tespitler yaptılar bence, değerlendirmeler yaptılar. Türkiye'nin bu noktaya gelmiş olmasını da çok kıymetli buluyorum.

Alevi vatandaşlarımızla ilgili de son yirmi yılda çok çeşitli çalışmalar yürüttük; çalıştaylar yapıldı, toplantılar yapıldı, tartışmalar yapıldı, çeşitli düzenlemeler yapıldı ve en son Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığım sırasında -benim Başkanlığıma nasip oldu gerçekten, ondan dolayı da onur duyuyorum- Alevi-Bektaşi Başkanlığını kurduk. İlk defa, tarihte ilk defa kanunlarımıza "cemevi" kelimesi geçti değerli arkadaşlar ama şunu da söylemem lazım: Biz, yüzyıllardır gelen teolojik tartışmaları kanunlarla çözebilecek durumda değiliz. Entelektüel tartışmaları, ilmî tartışmaları kendi mecrasına bırakmak durumundayız. Bize devlet olarak düşen, vatandaşlarımızın somut taleplerini görüp o somut taleplere nasıl cevap vereceğimizi ortaya koymaktır. İşte, bu anlayışla hareket ediyoruz. Alevi-Bektaşi Başkanlığı, Alevileri, Bektaşileri dönüştürmeye çalışan bir başkanlık değil, onların neye inanacağını, inanmayacağını ortaya koyacak bir Başkanlık değil; cemevlerini dolaşarak, Alevi vatandaşlarımızla temaslar kurarak onların taleplerini alan, ihtiyaçlarını tespit eden ve onlara hizmet etmeye çalışan bir yapıdır. Bu şekilde de önemli çalışmalar yaptıklarını söyleyebilirim. Sadece cemevlerinin lojistik ihtiyaçları için değil, ilmî çalışmalar için de eserler için de önemli gayretler ortaya koyuyorlar. Henüz çok yeni bir oluşum, bunu çok katı yargılamanın ben doğru olmadığını düşünüyorum; bir tecrübedir bu, bunun neler getireceğini, ne tür katkılar sunacağını önümüzdeki dönemlerde hep birlikte izleyeceğiz, daha iyi göreceğiz. Önemli olan, bizim Alevi vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını görmesi, onları memnun etmesi, onların hayatını iyileştirilmesi, daha iyi duruma getirmesidir diye inanıyorum ben.

Herkesi memnun etmek mümkün müdür, ne Sünni kesimden ne Alevi kesimden ne başka bir kesimden bir topluluğun yüzde 100'ünü memnun edecek bir formül var mıdır? Ben bilemiyorum doğrusu, olduğunu zannetmiyorum. Önemli olan, genel kitleyi, büyük çoğunluğu memnun edecek birtakım işler yapabilmektir. Bunu başarabiliyorsanız toplumun huzurunu, refahını da artırıyorsunuz demektir. Biz de bu anlayışla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Burada sadece Başkanlığımız değil, Diyanet İşleri Başkanlığımız da Alevilikle ilgili çok sayıda çalışmalar yürütüyor, onu da ifade etmek isterim ama zaman açısından çok da detayına girmek istemiyorum.

Yılda 4500 Ton Üretiliyor! Bingöl’den, Kahramanmaraş, İskenderun Ve Kayseri’ye… Yılda 4500 Ton Üretiliyor! Bingöl’den, Kahramanmaraş, İskenderun Ve Kayseri’ye…

Kürt kardeşlerimiz, vatandaşlarımız, Alevi kardeşlerimiz, vatandaşlarımız, hepimiz bu toplumun temel unsurlarıyız, birer parçasıyız ve hiç kimsenin bir diğerini kendisine benzetme diye bir yükümlülüğü yok, herkes özgür bir şekilde nasıl istiyorsa inancını, kimliğini yaşamak durumundadır. Ama burada bir ince çizgi var, onu tekrarlamak isterim: Kimliklere sonuna kadar saygılıyız ama kimliklerin istismarına ve kimlik siyasetine karşıyız.”

(Haber Merkezi)