Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “İşvereniyle, işçisiyle, muhasebecisiyle toplumun bütün kesimlerinde bir vergi reformu beklentisi olduğunu söyleyebilirim. Burada özellikle doğrudan vergilerin payının artırılmasına dönük, vergi sisteminin sadeleştirilmesine dönük beklentinin olduğunu ifade etmeliyim” dedi.
“2023 Yılı 2. Yarıyıl Ekonomi ve İstişare Toplantısı”, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında yapıldı.
Ekonomi Koordinasyon Kurulu üyesi bakanların katıldığı toplantı sonrası açıklama yapan Yılmaz, genel hedeflerinin kamusuyla, özel sektörle istikrar içinde büyümek, kalkınmak ve sosyal refahı arttırmak olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dünyanın ve Türkiye’nin bölgesinin zorlu bir dönemden geçtiğinin toplantıda altının çizildiğini belirterek, “Pandemiden savaşlara, küresel tedarik zincirindeki kırılmalardan deprem afetine varıncaya kadar son yıllarda yaşadığımız sıkıntılar ve zorluklar ifade edildi. Ama aynı zamanda içinden geçtiğimiz sürecin getirdiği fırsatların da altı çizildi. Zorluklar var ama fırsatlar da var. Bu zorluklarla baş edebilmemiz ve fırsatları değerlendirebilmemiz bakımından doğru politikalar izlememiz gerektiği; bunu da ısrarla ve sabırla yapmamız gerektiği hususunda genel bir anlayış birliği olduğunu ifade edebilirim. Süreçleri iyi yönetmemiz gerektiği ve belirli bir süre sonra sonuç alacağımızı bilerek ısrarla doğru politikaları takip etmemiz gerektiği noktasında anlayış birliği olduğunu söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
“ENFLASYONLA MÜCADELE”
Kamu ve özel sektör olarak temel hedeflerinin istikrar içinde büyümek, kalkınmak ve sosyal refahı artırmak olduğunu aktaran Yılmaz, “Bu genel hedefimiz. Bu anlamda bir hedef birliği içindeyiz. Büyümeyle büyümeyi istikrarlı bir şekilde ve istikrarlı bir ortamda gerçekleştirmek önemli. Burada da üzerinde en fazla durulan konulardan biri serbest piyasanın ve rekabetin esas olduğu. Serbest piyasa ve rekabet ortamı içinde, güçlü işleyen bir hukuk sistemi içinde bu hedeflerimize ulaşmamızın altı çizildi. Bu çerçevede finansal istikrar ve fiyat istikrarının öneminin altı çizildi. Enflasyonla mücadele, fiyat istikrarını sağlamak sadece ekonomik anlamda değil sosyal anlamda da son derece kıymetli. Dolayısıyla enflasyonla mücadele edilmesi gerektiği, bunun da sabırla yapılması gerektiği, ısrarla yapılması gerektiği noktasında genel bir fikir birliği olduğunu ifade edebilirim” dedi.
“SİYASİ İSTİKRAR OLMADAN EKONOMİK İSTİKRAR OLMUYOR”
Toplantıda ele alınan bir diğer konunun 14 Mayıs ve 28 Mayıs’taki seçimlerin ardından siyasi belirsizliklerin ortadan kalkması ve siyasi güven ve istikrarın devamı olduğunu ifade eden Yılmaz, “Siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar olmuyor. Dolayısıyla siyasi istikrarın devamı, yine ekonomi için son derece önemli olan belirsizliklerin azalması ve öngörülebilirliğin artırılması üzerinde en çok durulan hususlardan biri oldu. Burada siyasi tarafta belirsizlikler ortadan kalktı. Bir istikrar ortamındayız ama buna ilave olarak teknik anlamda kurumsal anlamda da belirsizliklerin azaltılması, öngörülebilirliğin artırılması hususunda çok arkadaşımız vurgu yaptı. Bu çerçevede hazırlıklarını devam ettirmekte olduğumuz ve eylül ayında kamuoyuna duyuracağımız Orta Vadeli Program’ın önemli bir işlev göreceğini hep birlikte kabul ettiğimizi ifade edebilirim. Yine ekip çalışmasına ve kurumsal kapasitelerin geliştirilmesine önemli vurgular yapıldığını ifade etmek durumundayım. Bütün bu konular Türkiye’nin güçlü bir şekilde hedeflerine yürümesine altı çizilen hususlar” değerlendirmesini yaptı.
“BÜTÇE AÇIĞIMIZIN BELİRLİ BİR DÜZEYİN ÜZERİNE ÇIKARILMAMASI AÇISINDAN ÇALIŞMALARIMIZ VAR”
Yılmaz, enflasyonla ilgili olarak girdi maliyetlerini düşürücü, girdi maliyetlerini azaltıcı, arzı artırıcı politikaların önemi üzerinde durulduğunu kaydederek, "Tabii ki yine makro, para politikası, maliye politikası bunlarla ilgili genel bir çerçeve içinde arzı artırıcı, girdi maliyetlerini düşürücü politikalar üzerinde duruldu. Bu çerçevede gıda konusuna birçok arkadaşımız vurgu yaptı. Konut arzının artırılması, konut maliyetlerinin düşürülmesi noktasında önemli görüşler ifade edildi. Bir taraftan bütçede disiplini sağlarken bütçedeki deprem başta olmak üzere artan harcamaları, bütçe açığımızın belirli bir düzeyin üzerine çıkarılmaması açısından çalışmalarımız var. Bu çalışmalar çerçevesinde temel hedefimiz şu: Bütçede depremle ilgili yapılan tek seferlik harcamalar hariç Maastricht kriterleri civarında bir bütçeyle açığıyla Türkiye’nin yoluna devam etmesi. Bu çerçevede bazı tedbirler almış durumdayız. Gelir tedbirleri aldık. Ama bunlar yetmez. Harcama tedbirleri de mutlaka alınmalı. Bu çerçevede de genel bir beklentinin ifade edildiğini söyleyebilirim. Kamuda daha fazla tasarruf tedbiri alınması yönünde beklenti ifade edildi. Cumhurbaşkanlığımızın bu konuda bir genelgesi var. Hazine ve Maliye Bakanlığımızın yürüttüğü bir çalışma var. Bunları toplumla daha fazla önümüzdeki dönemde paylaşacağız. Tasarruf açığını genel anlamda engellemeye dönük cari açığı düşürmeye dönük tedbirler ifade edildi. Cari açık esasında bir tasarruf açığıdır. Yatırımlarınızla yatırımlarınızı finanse etmek için kullandığınız iç tasarruf arasındaki fark kadar dış tasarruf kullanmak zorunda kalırsınız. Bu da cari açığı doğurur. Dolayısıyla kamusuyla özel sektörüyle iç tasarruf oranlarımızı artırdığımızda cari açığı da zaten aşağıya çekmiş olacağız. Bu çerçevede sanayi politikalarının da önemli bir rol oynayacağını düşünüyoruz. Dışa bağımlılığı azaltıcı, yerli ve milli üretimi desteklemeli, özellikle ara malların yurt içi üretimine seçici destekler vermeliyiz şeklinde görüş birliğinin olduğunu ifade edebilirim. Sanayi kadar enerji alanında da aynı yaklaşımın olduğunu ifade etmek durumundayız" diye konuştu.
“TOPLUMUN BÜTÜN KESİMLERİNDE BİR VERGİ REFORMU BEKLENTİSİ VAR”
Yılmaz, vergi konularının toplantıda etraflı şekilde ele alındığı bilgisini vererek, “Daha önceden işçi kesimi ile farklı kesimlerle toplantılar yapmıştım. Oralarda da görüş birliği olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim. İşvereniyle, işçisiyle, muhasebecisiyle toplumun bütün kesimlerinde bir vergi reformu beklentisi olduğunu söyleyebilirim. Burada özellikle doğrudan vergilerin payının artırılmasına dönük, vergi sisteminin sadeleştirilmesine dönük beklentinin olduğunu ifade etmeliyim. Bir taraftan sosyal adaleti sağlayan diğer taraftan kamunun gelirini istikrarlı şekilde devam ettiren vergi reformuna ihtiyaç olduğunu bütün toplum kesimleri ifade ediyorlar” dedi.
“TOPLANTIDA SANAYİYE AYRILAN ARAZİNİN ARTIRILMASI GEREKTİĞİ KONUSU KONUŞULDU”
Toplantıda dijital dönüşüm ve dijital dönüşümün her alanda desteklenmesi konusunun gündeme geldiğinin altını çizen Yılmaz, şöyle devam etti:
“Bir taraftan devlette e-devlet uygulamaları, diğer taraftan da özel sektörde bu dijitalleşme sürecinin devamı noktasında vurgular yapıldı. Sanayimizin arazi sorunu yine gündeme gelen bir konu. Burada uluslararası bazı karşılaştırmalar yapılarak sanayiye ayrılan arazinin artırılması gerektiği konusu konuşuldu. Elbette çevreye, tarıma, diğer konulara da dikkat ederek sanayinin ihtiyaç duyduğu araziyi uygun maliyetler sağlama noktasında bir çalışma konusu gündeme getirildi. İlgili bakanlarımız da özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanımız ve Tarım ve Orman Bakanımız bütüncül bir çerçeve içinde sağlıklı kriterlerle bu alanda çalışmalar yaptıklarını ifade ettiler.”
“KREDİLERDE MİKTARSAL SIKILAŞMA, YATIRIMIMIZI ÜRETİMİMİZ ARTIRACAK KONULARDA DAHA ESNEK BİR TUTUMDA”
Toplantıda sıklıkla finansman ve finansmana erişim konularının sıklıkla dile getirildiğine vurgu yapan Yılmaz, “Özellikle KOBİ’lerin finansmana erişim konusu en fazla dile getirilen konulardan biri oldu. Para politikamız çerçevesinde atılan bazı adımlar var. Kredilerde miktarsal sıkılaşma denilen uygulamalar yapılıyor. Ancak bu toplantıda da ifade edildiği üzere ihracat, yatırım ve üretim konuları istisna kılınmış durumda. Dolayısıyla aşırı tüketim noktasında veya büyümeyle çok ilgili olmayan noktalarda miktarsal sıkılaştırma yapılırken ihracatımızı artıracak, yatırımımızı üretimimiz artıracak konularda daha esnek bir tutum olduğunu ifade edebilirim. Bunun yansımalarını önümüzdeki aylarda daha iyi şekilde göreceğimizi ifade etmek isterim” dedi.
“BÖLGESEL KALKINMAYI DESTEKLEYİCİ ÇERÇEVE ÜZERİNDE DURULDU”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ihracat ve döviz kazandırıcı faaliyetlerin kendileri için oldukça önemli olduklarını dile getirerek, “Ülkemizin bir taraftan ithal ürünleri yurt içinde üreterek ama bir taraftan da daha fazla ihracat yaparak, sadece mal ihracatı değil daha fazla hizmet ihracatı yaparak döviz kazandırıcı faaliyetleri geliştirmesi gerekiyor. Burada en az miktar kadar katma değerin çok önemli olduğu ifade edildi. Teknoloji içeriği, bilgi içeriği daha fazla katma değeri yüksek ürünlere doğru Türkiye’nin dönüşümü noktasında genel bir fikir birliği olduğunu ifade edebilirim. Bunu yaparken geleneksel sektörlerin, emek yoğun sektörleri de ihmal etmeden yapılması gerektiği de ifade edildi. Bir anlamda iki hatlı bir stratejiden bahsedebiliriz. Bir taraftan katma değeri teknolojik içeriği yüksek sektörlerde ihracatımızı, döviz kazandırıcı faaliyetleri geliştirmek, diğer taraftan emek yoğun istihdam yoğun sektörlerde de bölgesel politikalarımızı da dikkate alarak dönüşümü desteklemek ve buraları da ihmal etmemek şeklinde ifade edebilirim. Dolayısıyla hem verimliliği büyümeyi artırıcı hem de istihdamı ve bölgesel kalkınmayı destekleyici çerçeve üzerinde durulduğunu söyleyebilirim” diye konuştu.
Toplantıda dile getirilen mesleki eğitim ve sanayi ile ekonominin ara iş gücü ihtiyacına ilişkin Yılmaz şunları kaydetti:
“Bu konuda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın yaptığı değerlendirmeler de söz konusu. Burada en fazla üzerinde durulan nokta eğitim sistemimizde iş gücü piyasamızın ihtiyaçları arasındaki örtüşmenin artırılması konusu oldu. Diğer taraftan yine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın yürüttüğü iş başında eğitim gibi staj imkanları üzerinde duruldu. Kamu özel iş birliği öne çıkan başlıklardan biri oldu. Özellikle son yıllarda prestijli firmalarımızın mesleki eğitim alanına girmiş olmaları, çok daha üst noktada puan alan öğrencilerimizin de mesleki eğitimi tercih etmelerine yol açıyor. Bu da kayda değer bir gelişme. Bizim ekonomimizin ihtiyaçlarını dikkate alarak bu mesleki eğitim konusu çok daha geniş bir şekilde ele almamız gerekiyor.”
Yılmaz, verimliliği ve rekabeti artırıcı yapısal reformlar üzerinde durulduğunu belirterek, “Yapısal reformların iki boyutu olduğunu ifade etmek isterim. Birincisi yapısal reformlar orta vadede somut sonuçlar üreterek kıymetli değişime yol açarlar. Ama en az bunun kadar önemli olan beklentiler kanalıyla yapısal reformların yaptığı etkidir. Yapısal reform yapabilen ülkeler, geleceği daha parlak ülkelerdir. Dolayısıyla beklentilerin daha hızlı iyileştiği ülkelerdir. Yapısal reformlar bu yönüyle kısa vadede de hemen beklenti kanalıyla etkilerde bulunurlar. Dolayısıyla Türkiye olarak bizim hedefimiz, para politikaları, maliye politikalarının yanı sıra yapısal reformlarla yolumuz devam etmek. Bu konuda Orta Vadeli Programımıza dönük epeyce teklifler aldık. İnşallah eylül ayı içinde bu başlıkla toplumla paylaşacağız” diye konuştu.
İHA