Prof. Dr. İsmail Altun, Kudüs'ü ve Selahaddin-i Eyyubi’nin Kudüs misyonunu tarihsel bir bağlamda ele alarak, sürecin dini, siyasi ve kültürel boyutları hakkında önemli bilgiler verdi. Mescid-i Aksa'nın temellerinin Hazreti Âdem zamanında atıldığını belirten Prof. Dr. Altun, "Mescid-i Aksa'nın temelleri, Hazreti Adem zamanında atılmıştır. Bu, Kudüs’ün tarihi açısından çok önemli bir gerçektir. Hz. Süleyman döneminde Mescid-i Aksa'nın ilk yapısı inşa edilmiş, ardından Emeviler dönemiyle birlikte mescid genişletilmiştir. 1099 yılında Kudüs, Haçlılar tarafından ele geçirilmiş ve Mescid-i Aksa uzun bir süre Hristiyan egemenliğinde kalmıştır. Ancak 1187'de Selahaddin-i Eyyubi'nin Kudüs'ü fethetmesiyle Mescid-i Aksa tekrar özgürleştirilmiştir. Selahaddin, sadece askeri zafer kazanmakla kalmamış, aynı zamanda Kudüs’ün dini ve kültürel mirasını korumuştur. Ayrıca, Mescid-i Aksa, Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimi altına girerek yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Bu dönem, Kudüs’ün kültürel zenginliğinin ve dini hoşgörüsünün korunmasında çok önemli bir rol oynamıştır" şeklinde konuştu.
Zaferin Gerçek Sahibi: Allah’ın Adaleti
Prof. Dr. Altun, tarih boyunca Gazze ve Kudüs’te yaşanan zulümlere dikkat çekerek, "Bugün de aynı zulüm ve işgal devam etmekte, ancak Kudüs halkı ve Gazze’deki insanlar, geçmişte olduğu gibi bu zulme karşı direnişlerini sürdürmektedir. İsrail’in Kudüs’e ve Gazze’ye yönelik saldırıları sadece fiziksel değil, aynı zamanda manevi ve kültürel bir saldırıdır. Bu toprakların dini ve kültürel mirası, sürekli bir hedef haline getirilmiştir. Ancak unutmamalıyız ki, Kudüs’ün geçmişi direnişle doludur ve her işgalin ardından bir özgürleşme mücadelesi doğmuştur. İmanla ve sabırla yapılan her direniş, yalnızca Allah’a yönelmekle anlam kazanır ve zaferin sahibi her zaman Allah’ın adaletidir" dedi.
Selahaddin-i Eyyubi’nin Kültürel Direnişi ve Mücadelesi
İslam tarihi ve kültürü üzerine önemli çalışmalar yapan Prof. Dr. Osman Gürbüz konuşmasında özellikle sömürgeciliğin kültürel boyutuna dikkat çekerek, “Sömürgeci güçler yalnızca toprakları işgal etmekle kalmaz, bir halkın kimliğini, kültürünü ve tarihini de yok etmeye çalışır. Selahaddin-i Eyyubi’nin mücadelesi, işte bu manevi ve kültürel yok oluşa karşı da bir direnişti. O, Kudüs’ü sadece fethetmekle kalmamış, aynı zamanda şehrin manevi ve kültürel mirasını da korumuştur” diye konuştu.
Bugün Devam Eden Kültürel Soykırıma Karşı Direniş
Günümüzdeki zulümlerin, aynı kültürel ve manevi miras saldırılarının devamı olduğunu belirten Gürbüz, "Bugün Gazze ve Kudüs’te yaşananlar, bu kadim şehirlerin tarihsel ve manevi dokusuna yapılan saldırılar, sadece fiziksel değil, aynı zamanda bir kültürel soykırımdır. Bu soykırıma karşı Selahaddin-i Eyyubi’nin izlediği yolda yürümeliyiz" dedi.
Cemil Meriç’in Uyarıları: Batı’nın Kültürel Emperyalizmi ve Etkileri
Prof. Dr. Osman Gürbüz, bu noktada önemli bir referans olarak Türk düşünür ve yazar Cemil Meriç’in şu sözlerine atıfta bulunarak, Batı’nın kültürel emperyalizminin hala geçerli olduğunu ifade etti: “Avrupa, Tanzimat’tan beri aynı hedefin peşindedir. Türk aydınındaki mukaddesi, İslamiyet’i öldürmek. Ezeli düşmanını etnik bir toz yığınına dönüştürmek, istediği şekle sokacağı şuursuz bir kitle yaratmaktır.”
Prof. Dr. Osman Gürbüz, Cemil Meriç’in bu sözlerinin hâlâ geçerliliğini koruduğunu belirterek, “Cemil Meriç’in uyarıları, Batı'nın Türk ve İslam dünyasına yönelik kültürel baskılarını ve yok etme çabalarını anlamamıza ışık tutuyor” ifadelerini kullandı.