Eğitim, her toplumun geleceği için hayati öneme sahip bir yapıdır. Bir ülkenin eğitim faaliyetleri, o ülkenin “çocuklarına-gençlerine” bilgi ve beceriler kazandırmanın yanı sıra, onların sosyal ve duygusal gelişimlerine de katkıda bulunur. Bu nedenle, eğitim sisteminin kalitesi ve etkinliği, bir ülkenin kalkınması ve ilerlemesi için büyük bir öneme sahiptir. Bu sebeple “öğretmenlerin ve eğitim sisteminin”, kalite standartlarına gerekli ilgi ve önem verilmelidir.
Kaliteli bir eğitimi oluşturmak ve öğretmen yetiştirmek için ise her kesime hitap edebilecek bir müfredat oluşturulmalıdır. Eğitim müfredatı, herkes için eşit fırsatlar sunmalı ve her öğrencinin potansiyelini gerçekleştirmesine olanak tanımalıdır. Bu nedenle, eğitim sistemi, öğrencilerin farklı öğrenme ihtiyaçlarını ve yeteneklerini dikkate almalı, onlara bireysel olarak yaklaşmalı ve desteklemelidir. Ayrıca, eğitim sistemi, toplumsal cinsiyet eşitliği, kültürel çeşitlilik ve sosyal adalet gibi konuları da ele almalı ve öğrencilerin bu konularda duyarlı olmalarını sağlamalıdır.
Öğrenci, içine doğduğu dil, kültür, coğrafi şartlar, göz ardı edilmeksizin var değildir. Dünyanın her yerinde, her ülkesinde hatta ülkelerin kendi içindeki farklı kültürel yapıları içeren her bölgesinde, eğitim argümanlarının kendini gösterme şekli ve öğrenciye ulaşma yöntemi farklılıklar gösterir. Bu farklılıkların dikkate alınmadığı bir yerde, eğitimin tıkanıklık içine girmesi kaçınılmaz bir sondur. Öğretmen ise bu farklılıkların meydana getirdiği öğrenci tiplemelerinden bağımsız değil, bir parçası hatta en önemli yapı taşıdır.
Öğrenci ve öğretmen ilişkileri, eğitim sisteminin temel taşlarından biri olduğu gibi başarılı bir eğitim sürecinin olmazsa olmazıdır. Bu ilişki, öğrencilerin akademik başarılarını etkileyebileceği gibi, sosyal ve duygusal gelişimlerine de katkıda bulunur. Bu sebeple; Öğretmen muhatap olduğu öğrencinin veya öğrencilerin potansiyelinin farkında varacak donanıma veya öğrenciye ayıracağı zamanın önemini kavrayacak vicdani yeterliliğe sahip değilse, onlarla konuşacak mevzuları ve bu mevzuları aktaracak üslubu da belirleyemez. Öğrencinin potansiyeli bilinmeden, ölçülmeden, yaşam standartlarının farkında olunmadan verilen dersler öğrenci idrakini zorlaştırmaktan başka bir sonuç meydana getirmeyecektir. Öğretmen ve öğrenci arasındaki bu sağlıksız ilişki eğitimin tıkanmasına ve kuşaklar boyu bu tıkanıklığın yol açtığı veya açacağı problemlerle mücadeleye sebep olur ve olacaktır.