Kimse, hayatının en zor anlarının bir başkası tarafından sergilenmesini ya da başkalarının beğenisine sunulmasını istemez...
Bingöl’de son dönemlerde yetimlere, yoksul vatandaşlara yönelik yapılan yardımlar, sosyal medya hesaplarında genişçe yer kaplamaya başladı. Yardım yapanlar, büyük bir gururla yaptıkları yardımları paylaşırken, yetim çocukları, yoksul insanları teşhir etmeyi de ihmal etmiyor.
Bu görüntülerin çok rahatsız edici olduğunu, yardımı yapanların bilmesi gerekiyor.
Yoksulluk, yetimlik gibi hassas durumlarla mücadele eden insanlara destek olmak, bir toplumun vicdanının ve dayanışma ruhunun en güçlü göstergelerinden biridir. Ancak bir destek sunulurken, yardım alan kişilerin duygularını ve onurunu göz ardı etmek, yapılan iyiliğin anlamını zedeleyebilir, zedeliyor da.
Günümüz dijital çağında, yardım anlarının fotoğraflarla belgelenip sosyal medyada paylaşılması oldukça yaygın bir uygulama haline geldi. Bu paylaşımlar bazen farkındalık yaratma ya da başkalarını teşvik etme amacıyla yapılsa da, yardım alan bireylerin rencide edilmesi, mahremiyetlerinin ihlal edilmesi ve istemeden bir “yardım objesi” gibi sunulması, ciddi sorunları beraberinde getiriyor.
Yardım etmek; bir insanın yükünü hafifletmek, ona yalnız olmadığını hissettirmek gibi derin ve güzel duygular taşır. Ancak bu süreçte, yardım alan kişinin izni olmadan çekilen ve paylaşılan bir fotoğraf, o bireyin onurunu incitebilir. Örneğin, bir yetim çocuğun eline verilen bir hediyenin fotoğrafı, yardımsevere gurur verici bir anı olarak görünebilir; fakat o çocuğun gözünden bakıldığında, bu durum bir utanç ya da çaresizlik hissi yaratabilir. Kimse, hayatının en zor anlarının bir başkası tarafından sergilenmesini ya da başkalarının beğenisine sunulmasını istemez. Bu nedenle, yardımın ruhuna uygun davranmak, yalnızca maddi bir destek sunmakla sınırlı kalmaz; aynı zamanda o kişinin duygusal dünyasına da saygı göstermeyi gerektirir.
Peki, bu konuda daha duyarlı nasıl olabiliriz?
Öncelikle, yardım yaparken fotoğraf çekme alışkanlığından vazgeçmeyi deneyebiliriz. Bunun yerine, o anı içimizde yaşamayı, yardım ettiğimiz kişinin gözlerindeki ışığı ya da minnettarlığını hissetmeyi tercih edebiliriz. Eğer bir paylaşım yapma ihtiyacı duyuyorsak, bunu kimseyi teşhir etmeden, genel ve saygılı bir üslupla gerçekleştirebiliriz.
Ayrıca, bireysel olarak kendimize şu soruları sorabiliriz; "Bu fotoğrafı paylaşarak neyi amaçlıyorum? Gerçekten bir fark mı yaratmak istiyorum, yoksa kendi vicdanımı mı rahatlatıyorum?" Bu öz eleştiri, niyetimizi sorgulamamıza ve daha etik bir tavır geliştirmemize yardımcı olabilir. İyilik yapmak, bir gösteri değil, bir bağ kurma biçimi olmalıdır. Bu bağı kurarken, karşımızdaki insanın hikayesine saygı duymak, onun acısını ya da eksikliğini bir malzeme gibi kullanmamak en büyük sorumluluğumuz olmalıdır.
Yetimlerin, yoksulların hayatına dokunurken, onların insanlık onurunu her şeyin üstünde tutmak, yardımın gerçek değerini ortaya koyar. İyilik, ne kadar samimi ve ne kadar görünmezse, o kadar kalıcı bir iz bırakır.
Yardım etmek bir erdemdir, ama bu erdemi gölgelememek için empatiyle hareket etmek zorundayız. Yetimlerin, yoksulların hayatına dokunurken, onların mahremiyetine ve insanlık onuruna saygı göstermek, yaptığımız iyiliği daha da anlamlı kılacaktır.
İyilik, gösterişle değil, samimiyetle güzeldir.