Tarihin sui generis(kendi türünden) bir cemali var.
En uzun gecede vedalaşmak istemez haleti ruhiye içinde,
Hüzünlüdür.
Yalnızdır.
Zamana cari günleri arda bırakan,
Unutulmaz batın ve zahir hikayelerin anlatımı kadar.
Hem mazide kalacak hem gelecek olandır.
Gözleri kapalı geriye yürüyen,
Yüzyıllık hasretleri duyandır.
Yollara döşenmiş taşların serinliğini üryan ayakları ile hisseden,
Toprağı işleyen nasırlı ellerin şefkatli dokunuşunu bilendir.
Zamana meydan okuyan kerpiç meskenlerin geometrisi,
Yığma taş evlerin sağlıklı bir gece uykusudur.
Bir annenin yüreğini yakan önsezisi,
Bir bebeğin kalbe dokunan feryadı,
Bir babanın dökülemeyen gözyaşı.
Bir imge,
Benlikte iz bırakan bir çığır,
Dimağın gözelerinde bir isyan,
Bütünüyle bir ezilmişlik travmasıdır.
Ses dalgalarını soğutarak sessizlik doğuran kar tanelerinin dökülmesi gibi.
Acıları örtebileceğini sanan ince bir toz tabakası misali.
Saklı duyguların gizemi ve düşüncelerin gölgesinde, velhasıl anlatılmak istenenin ifade edilememesinin kifayetsizliğidir.